Madrid’in kavurucu asfaltında, genç folloş Anita Berlusconi’nin aracı bozulmuş ve çaresizce yol kenarında kalmıştı. Etraf sessizdi ama arkasından gelen o koca yarak sesi boşuna değildi. Genç kızın gözleri kıvılcımlar saçıyor, çaresizliğin verdiği karışık duygularla titriyordu. O an karşısına dikilen adam, sert bakışlarını ona saplamadan duramıyordu; içindeki azgınlık patlamaya hazırdı.
Anita’nın titreyen bacaklarına doğru yaklaşırken, elleri kalçasını sıkı sıkıya kavradı. Yavaş yavaş gömleğini açarken deri cildinin altında yanan ateşi hissetti. Dudaklarıyla boynunu ısırıp bırakıyor, elleriyle göğsünü yokluyordu. Araba kapısını sertçe kapatıp sırtını dayadı; adamın kocaman yumuşakçığını dişleriyle hafifçe ısırarak folloş amcığını ortaya çıkardı. Her hareketinde Anita’nın içinde bir şeyler çatırdıyor, o sert dirsekler amcığı şiddetle sarıp sarmalıyordu.
Yarak amk! Sertçe bastırdığı damarları kızın karnına iniyor, her inip kalkışında derin iniltiler yükseliyordu. Anita’nın amcığı kendini bırakmıştı artık; adam içeriye girerken çıtır çıtır sesler çıkarıyor, genişleyen kepçe gibi içini dolduruyordu sanki. “Daha sert dayayacağım seni,” diye homurdandı adam, boğuk sesiyle onu daha da azdırıyordu.
İki beden birbiriyle çatışırken nefesler hızlandı, ter ter yanaklarında birleşiyordu. Yarağın bütün gücüyle amcığa oturmasıyla birlikte Anita bağırmaya başladı: “Amını sikeyim!” diye çığlık atıyor, bedenini kabartarak her vuruşun baskısını çekiyordu içine. Adam da boşalmanın sınırındaydı; son darbeyi indirirken kendini serbest bıraktı ve sıvının sıcaklığı Anita’nın içine doğru fışkırdı.
Gecenin karanlığında yankılanan o vahşi sikiş sesi, Madrid yolunun sessizliğini delip geçiyordu. İkisi de tükenmişti ama içinde yanan o yasak arzuyu bir anlığına bile sönmemişti.
